DE GAULLE NATO'YU VE KENNEDY SUİKASTINI ANLATIYOR

 


Twitter yazarı Arnaud Bertrand'ın zincir mesajlarından alınmıştır: 

1959 ve 1969 yılları arasında Alain Peyrefitte, General de Gaulle (*) ile yaklaşık 300 yüz yüze görüşme yaptı. Bunlara bakanlar kurulları, kısıtlı konseyler, yabancı devlet veya hükümet başkanlarıyla yapılan toplantılar da ekleniyor. Peyrefitte, bu süre boyunca General'in onayıyla günlük notlar aldı.

Peyrefitte, kamu hizmetinde uzun bir kariyere sahipti, Almanya ve Polonya'da diplomat olarak görev yaptı. 1962'den 1966'ya kadar Enformasyon Bakanı olarak görev yaptı ve iki seçim turu arasındaki başkanlık tartışmalarının kurallarını belirledi.

De Gaulle'ün NATO ve Avrupa üzerindeki Amerikan hegemonyası hakkında söylediklerini hatırlatmak için tarihte daha iyi bir zaman düşünemiyorum.

Bütün bunlar, sırdaşı Alain Peyrefitte tarafından derlenen sözlerini bir araya getiren "C'était de Gaulle" (Onun Adı De Gaulle İdi) kitabından alınmıştır.


DE GAULLE ABD VE NATO'YU ANLATIYOR 

Şöyle diyor: “Bütün mesele, Avrupa'nın ABD'den bağımsız olarak kendi kendisi olarak var olmayı istemesi gerektiğidir.

[NATO] oldukça basit bir şekilde Avrupa'nın nükleer ve konvansiyonel savunmasını ABD'nin eline veriyor.

Avrupa kendi savunmasını ve dolayısıyla kendi politikasını kontrol etmezse hiç bir işe yaramaz.”

De Gaulle NATO'ya açıkça karşıydı... 

“NATO bir aldatmacadır. Amerika'nın Avrupa üzerindeki hakimiyetini gizlemek için bir makine.

NATO sayesinde Avrupa öyle farkına bile varmadan ABD'ye bağımlı hale geldi.”

"Aldatma"yı daha da açıklıyor:

“Kendisi tek başına ABD başkanına teslim olan sözde bütünleşik bir askeri komuta yapısına boyun eğmek, devletten ve ülkeden vazgeçmek, ruhumuzu kaybetmek demektir...

[...] Generallerimiz ve albaylarımız, devletten arındırılmış bir komuta yapısına alışacakları için, kendileri devletten uzaklaşacaklardı.

Devlet ve millet duygusunu ve onsuz hiçbir şey olmayan ulusal hiyerarşiye olan saygıyı kaybedeceklerdi...

...Ordu ve devlet yoksa, millet de yoktur.

Ve askeri liderlik için geçerli olan, hükümetler için de geçerlidir. Eğer hükümet ülkenin savunmasını üstlenmezse, bu sorumluluğu Amerikalılara bırakırsa meşruiyetini ve dolayısıyla otoritesini kaybeder.

Önderlik görevinden vazgeçtiği için karar verme hakkı da yoktur.”

Amerika'nın NATO üzerindeki ikiyüzlülüğünü dile getirmek üzerine: 

"Eğer [Amerikalılar] kendi stratejilerinde bize söz hakkı vermek istemiyorlarsa, ki muhtemelen biz kendi stratejimize sahip çıksak onlara söz hakkı vermeyiz. Bunu biliyorlar ve onları rahatsız eden de bu.

Konu nükleer gücümüze geldiğinde onlar bunu tekellerine almak isterler. Hegemonik olma arzularını, ikiyüzlü bir şekilde “entegrasyon” olarak kabul ediyoruz.

[Benim muhtıram 1958] onlara diplomatik olarak baskı yapmanın bir yoluydu. NATO'dan çıkıp tekrar özgür olmanın bir yolunu arıyordum. [...] Ben de sordum. Beni üzmeyeceklerinden emindim. Anglo-Amerikalılar güçlerini istedikleri gibi kullanabilmeyi istediler ve bu nedenle bizi istemiyorlar.

İstedikleri şey bize hükmetmek.”

Peyrefitte sorar: "Amerikalılar tarafından vurulmadan NATO'dan ayrılabileceğimize gerçekten inanıyor musunuz?" 

Bu soruya cevaplar:

"Elbette yapabiliriz! Parça parça yaptığımız şey bu. İyi arkadaş olarak kalırken kendimizi Amerikalılardan ayırıyoruz. [...]

...Amerikalılar, yumuşak olana güvenilmediğini çok iyi biliyorlar veya en azından bilmelidirler. Kişi sağlam olana güvenmeli.

[...] Gerçekte, her zaman katı olandan ziyade yumuşak olana güvenmeye meyillidirler. Azgelişmiş tüm ülkelerde bunu yapmaya meyillidirler...

...gerçek bir halk iradesiyle desteklenen sağlam rejimlere güvenmek yerine, kendileri için uygun olan çürümüş unsurlara güvenirler - her şeyden önce onları çürütenlerin kendileri olması daha elverişlidir - çünkü bu tür rejimlerden korkuyorlar....

... Savaş sırasında De Gaulle'e karşı Pétain'e, Darlan'a ya da Giraud'a güvendiler, oysa ben ulusun iradesini cisimleştirdim. [...]

Amerikalılar, bir Jean Monnet'in [A/N: “Avrupa'nın Babası” olarak bilinen] yükselmesini engellemezler, çünkü onun adamları olduğunu biliyorlar ve De Gaulle'e karşı çıkıyorlar, çünkü onlara direniyor.

Ancak ABD'nin en iyi müttefikinin onlara boyun eğen değil, onlara hayır diyen olduğunu anlamalılar."

De Gaulle ilginç bir şekilde, NATO'da olduğu gibi Amerikan çokuluslu şirketlerinde de aynı dinamiğin geçerli olduğunu gördü:

“Piyasanın bazı iyi tarafları var. İnsanı esnemeye zorlar, en iyisini seçer, sizi diğerlerinden daha iyi olmaya ve kendinizi geliştirmeye teşvik eder.

Ama aynı zamanda adaletsizlik yaratır, tekeller kurar ve dolandırıcıları tercih eder. Bu yüzden pazar söz konusu olduğunda kör olmayın. Bütün sorunları tek başına çözeceğini düşünmemek lazım.

Piyasa milletin veya devletin üstünde değildir. Aslolan millettir. Devlet piyasanın üzerinde olmalıdır.

Piyasa hakim olsaydı, NATO'dan daha fazla çok uluslu olmayan, çok uluslu şirketler aracılığıyla piyasa üzerinde egemen olacak olanlar yine Amerikalılar olurdu. Bütün bunlar Amerikan hegemonyasının bir kamuflajıdır....

...Gözümüz kapalı piyasayı takip edersek, Amerikalılar tarafından sömürgeleştiriliriz. Biz Avrupalılar, artık var olmayız.”

Bir bakıma, tüm bunları bugünün bakış açısından okumak son derece üzücü çünkü birçok noktada haklı çıktı.

Bunlar aynı zamanda onun ne kadar ileri görüşlü bir adam olduğunu ve oyundaki dinamikleri ne kadar iyi anladığını da vurguluyor.

Bugün Avrupa'da onun ayarında bir lider bulunmuyor. 

KENNEDY SUİKASTI: ONU DERİN DEVLET ÖLDÜRDÜ  

Alain Peyrefitte, De Gaulle'ün sırdaşıydı.

2002'de, ölümünden 3 yıl sonra, De Gaulle ("C'était De Gaulle") hakkındaki anıları nihayet yayınlandı.


Kitapta, generalin kendisine Kennedy'nin Dallas'taki suikastı hakkında söylediklerini ilk kez açıkladı.

De Gaulle ona şunları söyledi: “Kennedy'nin başına gelen, neredeyse benim başıma gelen şeydi. Onun hikayesi benimkiyle aynı. Bir kovboy hikayesine benziyor ama bu sadece bir OAS [Secret Army Organisation- Gizli Ordu Örgütü] hikayesi. Güvenlik güçleri aşırılık yanlılarıyla işbirliği içindeydi.”

De Gaulle, ABD güvenlik güçlerinin Kennedy'yi, tıpkı 1961'deki Cezayir darbesinde, Cezayir'e bağımsızlığını vermek istediği için bir grup emekli general tarafından kendisine karşı başarısız bir darbe ve suikast girişiminde olduğu gibi öldürdüğünden emindi.

Peyrefitte tarafından ısrarla sorulduğunda: "Gerçekten [ABD güvenlik güçlerinin] bunu yaptığını düşünüyor musunuz?" 


O cevaplar:

"Ya yaptılar ya da yapılmasına izin verdiler. Her halükarda karıştılar. Irkçı nefretin olduğu, ezenlerin ve mazlumların olduğu ülkelerde hep böyledir. Zalimlerin mazlumlardan daha çok korktuğu; [güvenlik güçlerinin] ya da en azından içlerinden bazılarının zalimlerle bir olduğu yerde.

Bu unsurlar kamuoyunu temsil ettikleri izlenimi vermek istiyorlar, kirli oyunlar oynuyorlar, darbeler yapıyorlar" dedi.

Lee Harvey Oswald hakkında: “Her şey beni [onun bir serseri olduğuna] inanmaya itiyor.

Bu aslında komünist olmayan komünisti kullandılar.

Oswald'ın üstün bir zekası vardı ve sıkı bir fanatikti - tam da ihtiyaç duydukları adam, suçlanacak mükemmel kişi...

...Adam kaçtı, çünkü muhtemelen öldürüleceğinden şüphelendi. Yargı sistemi tarafından yakalanmadan önce onu orada öldürmek istemişlerdi.

Ama, muhtemelen planladıkları gibi olmadı...

...Fakat konuşacaktı ve insanlar öğrenecekti. O kadar çok kazacaklardı ki! Her şeyi ortaya çıkaracaklardı.

Sonra güvenlik güçleri, tamamen kontrol ettikleri ve tekliflerini reddedemeyecekleri bir [temizlikçi] aramaya gittiler ve o adam sözde Kennedy'nin anısını savunmak için sahte suikastçıyı öldürmek için kendini feda etti!

Koca bir yalan! Dünyanın her yerindeki güvenlik güçleri bu tür kirli işleri yaparken aynıdır. Sahte suikastçıyı ortadan kaldırmayı başarır başarmaz, adalet sisteminin artık endişe duymasına gerek yok, suçlu fail öldüğüne göre artık başka bir kamu davasına gerek yoktu.

Bir iç savaşın çıkmasına izin vermektense masum bir adamı öldürmek daha iyidir. Düzensizliktense adaletsizlik daha iyidir."

Her şeyin örtbas edileceğini tahmin etti:

"Amerika karışıklık tehlikesiyle karşı karşıya. Ama göreceksiniz. Hepsi birlikte sessizlik yasasına uyacaklar. Safları birbirine bağlayacaklar. Herhangi bir skandalı boğmak için her şeyi yapacaklar. Bu utanç verici işlerin üzerine tüm dünyanın önünde itibar kaybetmemek için Nuh'un pelerinini atacaklar. ..

Amerika Birleşik Devletleri'nde isyan çıkarma riskini almamak için. Birliği korumak ve yeni bir iç savaştan kaçınmak için. Soru sormamak için...

...Bilmek istemiyorlar. öğrenmek istemiyorlar. Başkalarının da öğrenmesine izin vermezler."

Güçlü sözler: "Bilmek istemiyorlar. Öğrenmek istemiyorlar."

Cinayetin komünist güçlere yıkılması üzerine:

"Bütün bunlar bir Batılı [kurgudaki gibi]. Amerikan halkının bu doğal eğilimi var, her zaman cadı avı yapmaya meyillidirler. Bazen kara cadı, bazen komünist cadı."

İşte De Gaulle'ün söyledikleri. 

Haklı mıydı, haksız mıydı? Hiç emin olacak mıyız?

Kesin olarak bildiğimiz bir şey var ki, Amerikalıların cadı avına çıkma konusundaki doğal eğilimleri konusunda çok iyi biliyor, şu anda en az bir çiftin (Rus ve Çin düşmanlığı) ortasındayız.


(*) Charles André Joseph Marie de Gaulle (22 Kasım 1890 - 9 Kasım 1970), Fransız asker ve siyasetçi.

De Gaulle, II. Dünya Savaşı öncesinde zırhlı savaş teorisyeni olarak tanındı. II. Dünya Savaşı'nın başında tuğgeneralliğe terfi etti. Fransa'nın Almanya'ya yenilmesi ve çok ağır şartları kabul ederek savaştan çekilmesinin ardından Londra'ya giderek Alman işgaline karşı direnen Özgür Fransa kuvvetleri hareketini başlattı. 1940-1944 yıllarında Özgür Fransa Kuvvetleri'nin önderliğini, 1944 yılında Fransa'nın Alman işgalinden kurtulmasının ardından ise Fransız hükûmetinin başkanlığını yaptı. 1946 yılında kurulan Dördüncü Cumhuriyet anayasası parlamenter sistemi benimsediği için yürütmenin güçsüz olduğunu, çok partili yasama organının ülkeyi yönetemeyeceğini öne sürerek görevinden istifa etti ve 1958 yılına kadar yönetimden uzak kaldı.

Cezayir Bağımsızlık Savaşı ve Birinci Çinhindi Savaşı'ndaki başarısızlıkların Fransa'da yarattığı bunalımların ardından 1958 yılında siyasete döndü. Kurulmasını sağladığı Beşinci Fransa Cumhuriyeti'nin ilk başkanlığını yaptı. 1969 yılında görevinden istifa etti ve 1970'te öldü.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BUNUN ADI: NATO - AVRASYA SAVAŞI - Hüseyin Vodinalı

"MAYIS'TA YEDİ GÜN" NEDEN GÖSTERİME GİREMEDİ?

GATES VE SOROS'UN 2009'DA KATILDIĞI GİZLİ TOPLANTI - Hüseyin Vodinalı